ZEYTİNBURNU KİTAPÇISI BULUŞMALARI BAŞLADI
Zeytinburnu Kitapçısı Buluşmaları’nın bu sezonki ilk konukları Ömer Faruk Yazıcı ve Mehmet Berk Yaltırık oldu. Zeytinburnu Kültür Sanat’ın organize ettiği program Merkezefendi’deki Zeytinburnu Kitapçısı’nda gerçekleşti.
Zeynep Türkoğlu’nun sunduğu programda konuklar, “Türk Kültüründe Gulyabani” kitabı ekseninde konuştu. Gulyabaninin Türk kültüründeki yeri ile birlikte gulyabaninin literatürdeki yeri, korku unsurları, bu unsurların günümüzde gitgide değişen rolleri de programın konu başlıkları arasında yer aldı.
İSTANBUL FOLKLORUNUN ÖNEMLİ BİR PARÇASI
Konuklardan Mehmet Berk Yaltırık, kitap hakkında çalışmaya başlama süreçlerini şu sözlerle açıkladı: “Gulyabani, gerek popüler kültür ve sinemamızda olsun gerekse halk edebiyatında, halk inançlarında olsun önemli bir yere sahip aslında. Bu kadar, popüler kültür vesilesiyle, tanınmış bir figür ama aslında hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Biz gulyabani kitabını hazırlamaya ilk bu soru üzerinden yola çıktık.” Konuşmasının devamında Yaltırık, “Toplumun cin, peri kadar anlatmayı çok sevdiği bir motif, anladığımız kadarıyla eski İstanbul folklorunun da önemli bir parçası ama hakkında bilgi olarak böyle derli toplu diyebileceğimiz bir çalışma yok. Belli tabiatüstü varlıklarla, doğaüstü varlıklarla ilgili çalışmalarda, belli maddelerde bahsi geçiyorsa geçiyor.” sözleriyle de gulyabaninin literatürdeki yeri hakkında bilgi verdi.
Berk Yaltırık, konuşmasında gulyabaninin kökeni ve bizim kültürümüzdeki yeri hakkında ise şu sözleri söyledi: “Köken olarak bir kere Arap literatüründen dilimize girme. Fakat Türk halk inanışları içerisinde o kadar kendine has, kendine özgü bir yer edinmiş ki kökeni eski Cahiliye Dönemi Arap inanışları olsa bile Anadolu içerisinde bin senedir yaklaşık Türk kültürü içerisinde de yer bulmuş bir varlık.”
SABİT BİR GÖRÜNTÜSÜ YOK
Konuklardan Ömer Faruk Yazıcı ise “Gulyabani anlatılarda genellikle kişinin yalnız başına olduğu ıssız yerlerde gezdiği noktalarda ortaya çıkıyor. Zaten isim de o şekilde; gul, gezmek kelimesinden gelir, beyaban ise taşradır bugünkü Türkçe tam olarak ifade edilirse. Yani merkezî olmayan yerler demektir.” sözleriyle gulyabaninin kelime manasını açıkladı ve gulyabaninin ne olduğuna, ne yaptığına ve nasıl göründüğüne dair sözlerine şöyle devam etti: “İnsana seslendiği, insana tanıdığı kişilerin suretinde göründüğü, onları alıp iyice ıssız bir yere götürdüğü ve sonunda da helak ettiği şeklinde bir anlatım var. Sabit bir görüntü atfedilmiyor olsa da yine işte mezardan çıkma ve kefenlere sarılı olma şeklinde ifadeler mevcut.”
Programın devamında korku duygusu, bu duygunun hayatımızdaki yeri, korku unsurlarının tarih boyunca değişimi ve kültürümüzdeki yeri konuşuldu. Son kısımda ise konuşmacılar, dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı.