ZEYTİNBURNU KÜLTÜR SANAT’TA “KOMPLO TEORİLERİ” KONUŞULDU
Asım Öz’ün sunduğu “Kavramların İzinde” söyleşi serisinin 15 Aralık’taki konuğu Ömer Kemal Buhari’ydi. Komplo teorileri hakkındaki genel anlayış, kavramın Batıda ve Türkiye’de ortaya çıkışı, negatif-genellemeciler ve tikelciler tarafından kavramın nasıl algılandığı üzerine bir söyleşi gerçekleşti.
Ömer Kemal Buhari, komplo teorileri hakkındaki genel anlayışı açıkladı. “Komplo teorileri hakkında herhangi bir kanıt sunmadan “komplo teorileri deli saçmasıdır” diyenler vasat zihinlerdir. “Ortadaki kanıtlara bakalım, ondan sonra yaşanan olay hakkında bir hükme varalım” diyenler ise gerçek rasyoneller ve özgür fikirlilerdir. Potansiyel olarak hakikate en yakın taraf da onlardır. Komplo teorisi iki yönü olan bir kavramdır. Bir yüzünde günlük dil ve algıdaki negatif çerçevelendirme yer alır. Özetle kavram, akıl dışı ve gerçek dışı kanaatleri tanımlamak için kullanılır. Ancak literatürde bir de analitik yaklaşım var. ABD’li tarihçi Kathryn Olsmted’e göre “komplolar hakkında teoriler, doğru da olabilir yanlış da.” Komplo teorileri; a priori, kategorik olarak akıl dışı ilan edenlerle her vaka kendi içinde ayrı ayrı tetkik edilmeli diyenlerin tanımları birbirinden doğal olarak farklılaşır. Herkes mevkıfına göre ya akıl dışılık ihtiva eden bir tanımı ya da peşinen rasyonellik/irrasyonellik ilan etmeyen bir tanımı benimser.”
Buhari, komplo teorileri kavramının Batıda ve Türkiye’de nasıl ortaya çıktığından bahsetti. “Kavram Batıda; 20. yüzyılın başlarında muhtelif sosyal bilimcilerin olumsuz çerçevelendirmeleriyle nötr bir kavram olmaktan negatif bir kavram olmaya doğru geçiş yapar. Karl Popper ve Richard Hofstadter bu olumsuz algıya katkıda bulunan iki önemli müellif. Popper, komplo teorilerinin yanlış olduğunu çünkü komploculara aşırı güç atfettiklerini, bunun gerçekdışı bir yaklaşım olduğunu söyler. Hofstadter ise komplo teorisyenlerini “öfkeli zihinler, şüpheci, zırdeli, derinden rahatsız zihinler, zalimler, sado-mazoşistler, paranoyak akademisyenler ve militan liderler” olarak yaftalar. Kavramın Türkiye’ye girişi Behice Boran’ın İşçi Partisi’ni savunma amacıyla yazdığı bir metin ile olur. 1975’te yazılan bu metinde toplumda o dönemde yaşanan şiddet olaylarını milletlerarası bir komplo olarak yansıtan görüşler “tek kelime ile gülünç” olarak tanımlanır. Hâlihazırda toplumun muhtelif kesimleri komplo teorileri hakkında negatif algıyı benimser veya en azından benimsiyormuş gibi görünür.”
Ömer Kemal Bey, komplo teorileri hakkındaki genel yaklaşımları aktardı. “Komplo teorileriyle ilgili literatürde iki ana yaklaşım var. Bunlar komplo teorilerinin peşinen akıl dışı görülmesi gerektiğini savunan negatif-genellemeciler ve her hadisenin kendi içinde kanıtlar üzerinden ele alınması gerektiğini savunan tikelciler. Negatif-genellemeciler; Popper ve Hofstadter gibi konuya negatif bir değer yükleyenler ve komplo teorilerini genelleyenlerdir. Yani onlara göre ana akımla ters düşen görüşler, ortaya konuşan kanıtlar ne olursa olsun birer komplo teorisi ve hepsi deli saçmasıdır. 11 Eylül, Ay’a gidilip gidilmediği, Yahudi soykırımı, Protokoller, Covid-19 ve iklim değişikliği gibi ana başlıklar var. Literatürdeki ikinci yaklaşım tikelcilerin yaklaşımıdır. Tikelcilik kavramını literatüre kazandıran filozoflar Joel Buenting ve Jason Taylor “hala 1700’lerde yaşadığımız” veya “Hz. İsa’nın Japonya’ya kaçtığı” yönündeki bazı komplo teorilerinin absürt olduğunu ama örneğin el-Cezire binasının ABD tarafından bombalanması hadisenin gerçek olmasına rağmen İngiltere Başbakanı Tony Blair’in bu konudaki soruları “komplo teorisi” olarak adlandırması gibi hadiselerin de var olduğunu söylerler. Başarılı olan veya olmayan komplolar, sıklıkla tarihi hadiselerin sebepleri arasında yer alır. Komploların mutlaka başarısız olacaklar diye bir şey yok; ayrıca başarısızlıktan söz etmek için de ortada bir girişimin olması gerekir.”
Buhari, negatifçi-genellemecilerin ve tikelcilerin birleştiği ortak noktaları ifade etti. “Komplo teorilerine tikel bağlamda yaklaşan teorisyenler, yanlışlanamazlığa ve yozlaşan araştırma programlarına dair ise şunları öne sürerler: 1) Komplo teorilerinin birçoğu yanlışlanabilirdir. 2) Yanlışlanabilirlik ilkesi bilim felsefesinde on yıllardır kullanılmayan bir ilkedir çünkü kendisi de yanlışlanamazdır. 3) Bilimsel teoriler de genellikle yanlışlanabilirliğe dirençlidir. 4) Örtbas etme faaliyetlerinin komploların bir parçası olmasında egzotik bir şey yoktur. 5) Yozlaşan araştırma programları eleştirisi sadece komplo teorileri değil resmi teorileri de bağlar. Negatifçi-genellemecilerin ve tikelcilerin şu iki öncülü benimsediği görülür. Bunlardan ilki bazı komplo teorileri gerçektir, ikincisi de bazı komplo türleri gerçek dışıdır. Ancak negatif-genellemeciler, yazılarında birinci öncülü kabul eder gibi yapsalar da sonuç olarak “tüm komplo teorileri akıl dışıdır” yargısını savunur gibi görünürler. Bunu açıkça ifade etmezler ama metinlerindeki “sıklıkla, çoğunlukla, birçoğu” gibi ifadelerle bu boşluğu doldururlar.”
Ömer Kemal Buhari, insanlık tarihinin komplolarla dolu olduğunu söyledi. “Tarih ve siyaset alanlarında biraz okuryazar olan herkes bu anlamda birer komplo teorisyeni. Komplolar olmadan tarihin okunması mümkün değil ve bazı komplo teorisyenleri hiç de irrasyonel değil. Bazı komplo teorileri akıl dışıdır, bazıları değildir. Ama mevcut anti-komplo söylemi, “komplo teorileri deli saçmasıdır” diyerek örtük biçimde bunun aksini iddia eder. Komplo teorisyenlerine sanki tımarhaneden gelmiş muamelesi yapılır. Ama negatif-genellemeci tezlerin tamamı çürütülen tezlerdir. Komplo teorilerini meta-düzlemde çürütmek mümkün değil, çünkü bazı komploların gerçek olduğu aşikâr. Hükümetler ve şirketler insanları aldatmak için rutin olarak komplolar düzenler. Ne resmi anlatıların ne de komplo olmayan anlatıların lehine genel bir varsayım yoktur.”