Prof. Arslan: Tarihçiler geçmişe kendi bakış açısıyla bakar
Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, Toplum ve Politika seminerinde tarihçilerin bakış açısının tarihi olayları farklı biçimde ele almasını anlattı. Popüler tarihi filmlerinde bunun gün yüzüne çıktığını ifade eden Arslan; sosyalist tarihçilerin Osmanlı’nın son dönemine “Cumhuriyeti doğurma” misyonu yüklediğini söyledi.
GEÇMİŞ REDDEDİLEMEZ BİR BİÇİMDE VARDIR Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde ayda bir gerçekleşen Toplum ve Politika seminerinin Mayıs ayı dersinde “Tarihçiler, Tarihler ve Tarihimiz” konusunu anlattı. Tarihin 2500 yıllık bir geçmişinin olduğunu söyleyen Prof. Arslan; Amerika, İngiltere gibi ülkelere nazaran Türkiye’de tarihin daha önemli bir disiplin olduğunu belirtti. Geçmiş tarihleri uzun olan toplumların daha derin toplumlar olduğunu ifade eden Prof. Arslan 20. yy’da tarih ve geçmişin ayrı şeyler olduğu iddiasına yönelik “Bütün toplumların geçmişi vardır. Geçmiş reddedilemez bir biçimde vardır. Modern insan sadece gördüğü şeylere inandığı için bunu ona anlatmak zordur. Gözüyle görmediği şeylere inanmayanlar geçmişi göremez. Geçmiş görmediğimiz zaman da, ontolojik olarak vardır ve reddedilemez” sözleriyle, geçmişin tarihteki önemine dair düşüncesini paylaştı. İnsanların tarihten her devirde farklı şeyler anladığının altını çizen Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, geçmişin reddedilemezliğine karşın tarihin tarihçilerin bir kurgusu olduğunu söyledi. Farklı dünya görüşlerine sahip tarihçilerin kendi görüşleriyle geçmişe baktığını ve tarih yazdığını söyleyen Prof. Arslan, konuya örnek olarak sosyalist tarihçi Mustafa Akdağ’ı verdi. TARİHÇİ GEÇMİŞE KENDİ BAKIŞ AÇISINDAN BAKAR “Tarihçi Mustafa Akdağ, 1971’de darbeye teşebbüs eden dönemin Korgenerali Cemal Madanoğlu’nu destekliyordu ve darbe olsaydı milli eğitim bakanı olacaktı. Deniz Gezmişlerde Madanoğlu cuntasının darbesini destekliyordu. Türkiye’de halk darbesi imkânsızdı ve bunu ordudan bekliyorlardı. Akdağ, olaylar sonucu mahkemeye çıkarıldı ve ikinci mahkemede kalp krizi geçirerek öldü. Akdağ’ın Osmanlı tarihine bakar ve sınıflar olmadığı için, diyalektik olayları ele alır. Mesela Celali isyanlarını görmüş ve onlar üzerine çalışarak kendi düşüncesi olan marksizme uygun fikirler bularak, Osmanlı tarihini oradan ele almıştır. Tarihçi geçmişe bakar ve kendi bakış açısının gör dediği şeyleri görür. Osmanlı’nın son dönemine bakıp, ona bir “Cumhuriyeti doğurma” misyonu yüklenmiştir mesela bugünkü tarihçilerimiz tarafından. Böyle yorumlamalarında bir sorun yok, sorun; onlara “bu senin bakış açın” denildiğinde buna karşı çıkmalarındadır.”