ZKS’DE, TÜRK EDEBİYAT TARİHİNİN ÖNEMLİ İSİMLERİNDEN PROF. DR. M. ORHAN OKAY VEFATININ 5. YILINDA ANILDI
Akademisyen, kültür adamı, edebiyat tarihçisi Prof. Dr. M. Orhan Okay, vefatının 5. yılında Zeytinburnu Kültür Sanat’ta anıldı. 13 Ocak'ta gerçekleşen panele Prof. Dr. Abdullah Uçman, Ömer Erdem, Âlim Kahraman ve Bekir Sıddık Soysal konuşmacı olarak katıldı.
Prof. Dr. Abdullah Uçman, hocayla olan kişisel ve akademik mesaisi hakkında bilgi verdi. "Orhan Hoca hayatı boyunca kapısına gelen kimseyi geri çevirmemiş, onlara yol göstermiş, yardımcı olmuştur. Bildiği şeyleri paylaşmaktan zevk alan, olgun, tabiri caizse insan-ı kamil biriydi. Yaklaşık 20 yıllık mesaimizde her cuma sabahları buluşurduk. Zaman zaman İstanbul, hocamızın çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği Balat semtinde gezilerimiz oldu. Kitaplar hakkındaki kültürü önce Sahaflar Çarşısı sonra da Bâb-ı Âli'yi keşfetmesiyle başlar. İlim adamlığı yanında sanatkâr duruşu da olan hoca; musiki, hat gibi sanatlara da vakıftı."
Âlim Kahraman, hocayla olan samimi ilişkisi ve onun biyografi yazarlığı üzerinde durdu. "Birçok vasfı yanında hoca çok kıymeti bir biyografi yazarıdır. Doktora tezi olarak hazırladığı Beşir Fuat kitabını süreç içerisinde genişletmiştir. Öyle titiz çalışır ki, çalıştığı isimleri sadece değerlendirmesi yapılabilecek seviyede bırakırdı. Bir insanın gelişmesine sadece ilmi değil, entelektüel, davranışsal, ahlaki yönden de katkısı olurdu. Hoca sadece ilim öğretmiyor, edep öğretiyor ve sanatkâr tarafınızı da besliyordu."
Bekir S. Soysal, daha çok hocayla Erzurum'da yaşadıkları hatıralardan bahsetti. "Hocanın bir vasfı hamilikti. Durumu iyi olmayan birçok öğrenciye maddi, manevi yardımcı oldu. Merhamet ve hizmet şuurunun kemaliydi onun hali. Erzurum'da zaman zaman farklı toplantılara giderdik. Hoca Erzurum'da açtığımız bir dernekte dia gösterimi yapmıştı. Gösterim esnasında bir yönetmen titizliğiyle diaları makineye koymuş ve gösterdiklerini en ince ayrıntılarıyla anlatmıştı. Bir akşam da eşimle hoca ve eşini ziyaret ettik. Fransa'da çektiği fotoğrafların diasıyla bize bir gösteri yapmıştı. Yıllar sonra Fransa'ya gittiğimde, hem gösterdiği dialar hem de anlattıkları sayesinde orada çok yabancılık çekmedim. Gittiğim her yeri sanki daha önce görmüş ve gezmiş gibiydim. Bu durum hoca sayesindedir, hem ilmi hem de sanatkâr yanı vesilesiyle Fransa zihnimde yer etmişti çünkü."
Ömer Erdem, Orhan Okay'ın ilmi, entelektüel ve sanatkâr yanları üzerinde durdu. "Hocanın Tanzimat'tan bugüne kadar gelen isimler hakkında yazdığı çalışmalarına baktığımız zaman, bilimsel disiplinle sanatçı mizacının karşılıklı çalıştığını görüyoruz. Hoca, ilim adamı kişiliğiyle sanatçı kişiliğini birbirine mahkum etmeden bir araya getirebiliyor. Orhan Okay'ın kendisi de bir Orhan Okay eseri gibi karşımızda duruyor. Yazılmış bir eser gibi değil ama etrafındaki insanlar tarafından duyulmuş, düşünülmüş, ilham alınmış bir eser gibi görüyorum onu. Orhan Okay aslında bir fotoğraf sanatçısıydı. Kendisi bunun ne kadar farkındaydı bilmiyorum. Bu sanatçı mizacı, bilinen bir sanat disiplinine kapılmaksızın tamamen kendi içsel itkisiyle farkında olmadan kendisini saçıyordu. Orhan Okay'ı kuran, ona sanatçı kişiliği yanında ilmi kişiliği katanın İstanbul olduğu söylenebilir. O, İstanbul'un somut hali gibidir. Hoca, benim için kaynak kişidir çünkü ortaya koyduğu eserler başvuru kaynağıdır. Hocanın çalışma yaptığı konu ve kişiler hakkında yazanlar ona atıf yapmak zorundadır neredeyse."