Gökdemir İhsan: Benlik yoktur, kendilik vardır.
Gökdemir İhsan Zeytinburnu Belediyesinin düzenlediği Edebiyat ve Öteki Şeyler seminerinde bu ay Edebiyatın Öznelliği konusunu anlattı. 24 Nisan günü Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde gerçekleşen seminerde, benlik kavramının modern felsefe yoluyla insanlara empoze edildiğini söyleyen İhsan; benlik denilen şeyin bizi kendiliğimizden uzaklaştırdığını anlattı.
Edebiyat ve Öteki Şeyler seminerlerinde her hangi bir eleştiri kavramına bağlı kalmadan eleştirel olarak fikirlerini beyan eden Gökdemir İhsan, bu seminerleri gerçekleştirmekteki amacının, eleştiri getirdiği konularda günümüzde bir ekol olmamasının yaşattığı sıkıntılar olduğunu söyleyerek, kendisinin temas ettiği konuların dinleyicilerden birinde bir ilham meydana getirmesini ve bir teori oluşmasına vesile olmasını umduğunu belirtti.
Öznellik meselesine “Modern Kahramanların Düşüşü” yazısında parça parça değindiğini söyleyerek söze başlayan Gökdemir İhsan; “Öznellik bizim için doğal sıradan bir kavram gibi görünüyor. Esasında benlik meselesi bu toplumda da, Batı’da da yeni bir şey. Düşünce tarihine aşina olmayanlar için bunun şaşırtıcı bir durum olduğunun farkındayım. Bugün ilk insandan beri özne diye bir şey var sanıyoruz. Halbuki özne kavramı moderniteyle ortaya çıkmıştır. Bizi modern felsefe yoluyla özne olduğumuza inandırdılar. Düşünen insanlar için tarih sahnesine çıktık. Eylemi murad eden kişinin biz olduğunu söylediler. Foucault’nun görüşlerinden yola çıkarak bizi sözde özne kılarken, aslında nesnelleştirdiler. Benlik kavramına karşı, kendilik kavramını kullanıyorum. Çünkü benlik dediğimiz şey, bizi kendiliğimizden uzaklaştıran şeydir. Benlik bizim geleneksel toplumumuza dönüp baktığınızda bir hüsnü kuruntudur. Yunus Emre “Bir ben vardır bende benden içeri” derken kendiliği kastediyordu. Buna şöyle de bakabiliriz. Dalganın denizin içinde kendinin denizden bağımsız bir şey sandığını düşünün. Ne kadar saçma geliyor değil mi? İşte kendiliğimizden ayrı bir benliğe sahip olduğumuzu düşünmek de aynı saçmalıktır.” dedikten sonra felsefe yoluyla düşünceyi çarpıtmak gibi bir maksadı olmadığını, geleneksel insanla şimdiki insanın farkını anlatmak için bu örneği verdiğini belirtti.
Antik Yunan hayatına bakıldığında da insanların kendileri hakkında hiçbir zaman ayrılmış, atomize olmuş bir varlık olarak tahayyül etmediğini söyleyen Gökdemir İhsan; “Toplumların en soysuzlaştığı dönemde dahi bugünkü modernitenin bizi getirdiği halde değildik. Mesela köleliğin olduğu dönemde bile, sahip kölesine ölmeyecek kadar yemek, ölmeyecek kadar iş, akşam barınacağı bir dam veriyordu. Bugün patron sizin akşam eve gittiğinizde ne yediğinizi sormuyor, nerede nasıl barındığınızı düşünmüyor. Köle birinin kölesi olduğu halde, akşam samandan da olsa yatağına gittiğinde laternasını alır kendi türküsünü söylerdi. Bugün bizim söylediğimiz türküye bile başkaları karar veriyor. Özne olduğumuzu söyledikleri halde, nasıl aşık olacağımıza, nasıl duygular hissedeceğimize söylem karar veriyor. Ucuz aşk romanları okuyan kadınlar o romanlardaki aşkı arıyor. Hangi din, inanç, etnisiteden gelirse gelsin herkes aynı aşkı arar oldu. Neye nasıl isyan edeceğimize, direniş göstereceğimize de söylem karar veriyor. Benlik dediğimiz şey de esasında söylem tarafından icad edilmiş sahte bir benlik.” diyerek düşüncelerini bir çok farklı örneklerle dinleyicilerine aktardı.