Ayşe Böhürler: Darbelerin araçları değişiyor, amaç hep aynı.
Zeytinburnu Belediyesi “Postmodern Darbe”nin 17. yılında 28 Şubat darbesinde yaşanan hadiselerin ele alındığı ve bugünkü ülke gündemiyle ilişkili görünen konulara da değinildiği bir söyleşi gerçekleştirdi. Star Gazetesi yazarı Sibel Eraslan’ın sunduğu “28 Şubat Bitti Mi?” başlıklı söyleşiye; gazeteci-yazar Ayşe Böhürler, 28 Şubat davası avukatlarından Figen Şaştım, Yeni Şafak Gazetesi internet şefi Ersin Çelik’de konuşmacı olarak katıldılar.
abortion pill prescription abortion pill ordering abortion pills to be shipped to house “Davut Dursun darbelerin bir mühendislik çalışması olduğunu söyler. Bu doğru olmakla beraber, 28 Şubat bana göre biraz farklı bir darbeydi. Var olandan öte, üretilen bir bilgiyle yapılmış bir darbeydi. Ayşe Böhürler ve ben o günlerde kendimizi ilginç haberlerle manşetlerde buluyorduk. Figen Şaştım bir avukat olarak mesleğini icra edemiyordu. Ersin Çelik ise imam hatip lisesinde okuyan bir öğrenciydi.” sözleriyle düşüncelerini dile getirerek Sibel Eraslan, daha sonra konuşmacılara söz verdi. Programın ilk konuşmacısı olan Ayşe Böhürler; medya, siyaset ve toplum başlıklarıyla hazırladığı, dönemin ulusal gazetelerinde yer alan manşetlerden oluşan özel bir slayt sunumuyla 28 Şubat sürecini dinleyicilere şu sözleriyle özetledi: “Medya, işadamları ve hatta mafya üzerinden Refahyol hükümetine o dönem yapılan baskıların arkasında, esasında dindar kesimin iktidardan uzaklaştırılmasıdır. Refahlılar iyi işler yapıyorlar ve öne çıktıkları için sorgulanıyorlardı. Bugün de bu düşüncenin devam ettiğini düşünüyorum. 28 Şubat operasyonu Amerika menşeili, Türk ordusunun eliyle uygulanmış bir operasyondu. Medya da askeri gücün yanında konuşlanmıştı. Erbakan’ın partisi ve dindar insanları yani halkı karşılarına almışlardı. Olanların arkasındaki gerçek, ‘biz Türkiye’yi halkın istediği kişilere yönettirmeyiz, kendi istediğimize yönettiririz’ iddiasıdır. Darbelerde odaklanmamız gereken hangi amaçta olduklarıdır. Çünkü araçlar sürekli değişiyor, fakat amaç hep aynı.” 28 Şubat sürecinin içinden geçmiş bir hukukçu olan avukat Figen Şaştım ise, postmodern darbe döneminde hukuk üzerine oynanan oyunlara değindi ve halihazırda takip ettiği 28 Şubat davası için mühim bir çağrıda bulundu: “28 Şubat döneminde gerçekleşen MGK toplantısı çok önemlidir. Çünkü o toplantıdan çıkan sonuçlar, darbenin sebeplerini açıkça ortaya koyuyor. Toplantıda birçok madde görüşülmüş. Mesela hukuka yönelik müdahaleler olmuş. Bu müdahaleler bugüne de uzanıyor. 143. ve 144. maddeyi geri getirme kararı alınmış. CMK’da değişiklik yapma ve her mahalde dinleme yapma kararı alınmış. Siyasi partiler yasasının değişmesi, Refah belediyelerine baskı yapılması kararı alınmış. Yardım faaliyetinde bulunan kurumların kapılarına kilit vurulması kararı alınmış. Tek kişilik hücreler yapılması kararı da bu toplantıda alınmış. Bugün ise 28 Şubat davası özel bir mahkemede görülüyor. Son derece subjektif. Keşke ağır ceza mahkemesinde görülseydi, daha adaletli olurdu. Çünkü özel yetki verildiğinde, oradan ben istediğim kararı veririm, kimse karşı çıkamaz psikolojisi oluşuyor. Özel bir yetkiyle donatılmadıkları halde algı bu. Buradan bir çağrı yapmak istiyorum. 28 Şubat’ta mağdur olmuş öğrenci, öğretmen herkes müşteki müdahil olarak lütfen davaya katılsınlar. Yapmaları gereken sadece o dönem yaşadıkları mağduriyetleri bir dilekçeye yazıp, ilgili maddelerden bu insanların yargılanmalarını istiyorum diye bitirmek. Bulundukları yerdeki savcılıklara verebilirler. Bunu yapmaları 28 Şubat davasına çok büyük fayda sağlayacak.” 28 Şubat sürecinde imam hatip lisesi öğrencisi olan ve üniversiteye devam edemeyen Ersin Çelik, 28 Şubat medyası ile bugünün medyasını, sosyal medyanın darbe sürecindeki rolünü şu sözlerle özetledi: “28 Şubat medyasını incelediğimde 1997 ve 2000 arası medyanın tamamen bir soygun medyası olduğunu gördüm. 28 Şubat sürecinden sonra, yani Refah yol hükümeti düştükten sonra gazete manşetlerinin süt liman olduğunu görüyorsunuz. 2002 medyası ise 28 Şubat’ta kazandığı güvenle Ak Parti’yi çok ciddiye almamış. 3 Kasım sürecinde ise hemen harekete geçmiş, saldırmaya başlamışlar. 2000 yılından sonra gerçekleşen her seçim sürecinde Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerini incelediğimizde bir irtica yaygarası kopardıklarını görüyoruz. Bütün darbelerin yakın tarihini öğrenmek için gazete manşetlerine bakmak yeterli. Bugüne geldiğimizde ise, sosyal medyanın önemi ortaya çıkıyor. Hatırlarsanız 2007 e-muhtırasında sosyal medya devreye girdi. 6-7 milyon kişi facebook kullanıyordu. Başbakan twittera karşıydı bir dönem. Gezi süreciyle sosyal medyanın önemini anladığını düşünüyorum. Bugün sosyal medyadaki söylemleri konuşmalarında kullanıyor. 28 Şubat döneminde bugünkü gibi twitter ve sosyal medya var olmuş olsaydı darbeciler bu kadar açık oynayamazlardı.”