PROF. DR. ÖMER TÜRKER'LE İSLÂM FELSEFESİNDE SEMBOLİK HİKÂYELER SEMİNERLERİ ZEYTİNBURNU KÜLTÜR SANAT'TA DEVAM EDİYOR
Bu sezon boyunca her ay İslâm felsefesinin önemli filozoflarından İbn-i Tufeyl ve İbn-i Sina’nın kaleme aldığı Hay bin Yakzan isimli sembolik hikâyelerin bir bölümünün Prof. Dr. Ömer Türker eşliğinde ele alındığı İslâm Felsefesinde Sembolik Hikâyeler programı Zeytinburnu Kültür Sanat’ta devam ediyor.
Zeytinburnu Kültür Sanat’ta Prof. Dr. Ömer Türker’le İslâm Felsefesinde Sembolik Hikâyeler programının dördüncüsü 11 Ocak Perşembe akşamı gerçekleşti. Bu programda İbn-i Tufeyl’in kaleme aldığı Hay bin Yakzan isimli hikâyenin genel özellikleri, sembolizmi ve İslâm düşüncesi içindeki yeri ve önemi incelendi.
KONUŞULMASI GEREKEN ÇOK BAHİS VAR
Seminerin başında, Prof. Dr. Ömer Türker, Hay bin Yakzan’ın genel niteliklerinden bahsetti. Bu eserin felsefi boyutuna dikkat çeken Ömer Türker, Hay bin Yakzan’ın önemi hakkında; “Şimdi Hay bin Yakzan üzerine konuşulacak çok bahis var. Hay bin Yakzan sıradan bir sembolik hikâye değil. Yani hani böyle bir roman metni değil. Bir filozof metni. Bir filozof metni olduğu için de klasik felsefenin bütün iddialarını şu veya bu şekilde ele alındığı büyük bir metin. Yani klasik metafiziğin yahut meşşai geleneğin hatta kısmen işraki geleneğin iddialarının ele alındığı, tartışıldığı büyük bir metin. O nedenle konuşulması gereken çok bahis var.” sözlerini söyledi.
HAY’IN ADASI KENDİSİ ASLINDA
Prof. Dr. Türker, hikâyede geçen Hay bin Yakzan karakterinin içinde büyüdüğü adaya da değindi. Bu adanın sembolik manası üzerine konuşan Ömer Türker, şunları söyledi: “Hay bin Yakzan da bir adaya saklanıyor ama bu ada fiili bir ada değil. Bu ada zihinsel bir ada. Yani Hay’ın adası kendisi aslında, kendi zihni. Ya dışarıdaki insanlarla muhatap olup onlar tarafından anlaşılacak veyahut da anlaşılmadığı zaman kendisine dönecek. Yani varıp gideceği, saklanacağı, hakikati arayabileceği bir ada yok aslında. Öyle bir ortam yok. O insanlar arasında çok azı, böylesine bir hakikat bilgisiyle karşılaşıp bunu anlamaya elverişli hâle gelebilir. İnsanların neredeyse tamamı, bu hakikatle yüz yüze gelmeye elverişli değiller. Bundan dolayı, tamamı bir alan tayin ettiler. Dikkat edin Hay bin Yakzan’ı okurken, İbn-i Tufeyl, İbn-i Bacce İbn-i Tufeyl’den önce, yani bir korunaklı alan bulmaya çalıştı.”
Programın son bölümünde ise Prof. Dr. Ömer Türker dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı.