İradi düşünce bir kaygının ürünüdür
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde gerçekleştirilen 8 Meclis: Düşünce programında konuşan Prof. İsmail Kara, "Düşünceyi harekete geçiren şey hatta düşünceyi bir hareket haline getiren şey kaygının derecesiyle mütenasiptir." dedi.
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde aylık olarak düzenlenen felsefe ve düşünce eksenli söyleşi serisi 8 Meclis'in bu ayki konuğu Prof. İsmail Kara'ydı. Gökdemir İhsan'ın hazırlayıp sunduğu 10 Nisan günü gerçekleştirilen 8 Meclis: Düşünce programında genel itibariyle Türk ve İslam düşüncesi hakkında değerlendirmelerde bulunan Prof. İsmail Kara, 'Kaygısı olmayan bir insan niye düşünsün' diye sordu. "Düşünce ile ciddi irtibata geçmek aslında tabii düzeyde bakarsanız insan olmanın bir gereği gibi gözükür. Çünkü insan düşünebilmesi dolayısıyla diğer varlıklardan ayrılır ve bu insanın doğuştan getirdiği tabii bir vasfıdır. Fakat bu vasıf tabii olarak işlemez. Düşüncenin gerçekten bir zemin bulabilmesi ve insana bir mesafe katettiren bir unsur haline gelebilmesi için bir kaygı olması lâzım. İnsana yaraşır, iradi düşünce bir kaygının ürünüdür." şeklinde konuşan Prof. İsmail Kara, "Kaygısı olmayan bir insan niye düşünsün? Düşünceyi harekete geçiren şey hatta düşünceyi bir hareket haline getiren şey kaygının derecesiyle mütenasiptir." dedi. 'TARİHTEN DE BİZ SORUMLUYUZ' "Peki kaygı nereden doğacak? Acaba insanların kaygılarını artırmak mümkün mü? Gerekli mi? Kaygısız düşünce olmadığına göre kaygıları mı artırmak lazım? Bu sorunun cevabı eğitimli insanlar için 'evet'tir." şeklinde konuşan Prof. Kara, sözlerine şöyle devam etti: "Düşüncenin, varlığın ortaya çıkışına kadar giden geriye doğru bir çizgisi, ânı kuşatan bir yönü ve kıyamete, hatta inanan insanlar için kıyamet sonrasına intikal eden bir boyutu var. İnsanın gözleri ileriye dönüktür. Tarihte yaşamak bir hastalıktır hatta aldanıştır. Onun için bizi tarihte yaşamaya davet edenlere karşı eğitimli insanların mücadelesi olması lazım. Biz tarihte yaşamıyoruz. Tarih ve geçmiş çok önemli; bir düşünce meselesinin geçmişte olmuş bitmiş hikayesi çok önemli. Fakat bize bugün ve yarın için lazım bu. Ahlaki olarak da böyledir biz bugünden ve yarından sorumluyuz." Dünle ilgili bir sorumluluğumuzun meselenin bugün ve yarınla olan irtibatı dolayısıyla olduğuna dikkat çeken Prof. Kara, Nurettin Topçu'nun 'Tarihten de biz sorumluyuz' cümlesini hatırlatarak, "İnsanın geçmişle ilgili sorumluluğu geçmişe atfettiğimiz bugün ve yarına dönük taraflarıyla ilgili bir şeydir. Hatta tarih felsefesi bunu tartışıyor. İnsan niçin tarihle uğraşır? Bunun psikolojik, felsefi ve dini tarafları var. Dinde de mütekamil dönem geridedir. Müslümanlar için en mütekamil dönem Asr-ı Saadet'tir. Bizim dönemimiz en mütekamil dönem olabilir mi?" diye konuştu. Prof. İsmail Kara, ahlak felsefesi ile ilgili de önemli hatırlatmalarda bulundu ve sözlerine şöyle devam etti: "Ahlak sorumluluğu dışarıda başkasında değil kendisinde görmekle başlar. Kim ki kötü gidişin sebebini kendi dışında görmeye başlar; başkasında, başkası dolayısıyla kötülüklerin arttığını kendisini de kuşattığını düşünürse bu ahlak açısından çok tehlikeli bir gidiştir. Bu ahlak alanının dışına çıkmak, gayri ahlaki bir bölgeye intikal etmek demektir."