“YEGÂNE-İ ZAMAN: AHMET CEVDET PAŞA” SEMPOZYUMUNUN İKİNCİ OTURUMU GERÇEKLEŞTİ!

YouTube video

“Yegâne-i Zaman: Ahmet Cevdet Paşa” sempozyumu Zeytinburnu Kültür Sanat’ta devam ediyor. 24 Ekim Cuma günü saat 16.45’teki ikinci oturumun başkanlığını Ayşe Taşkent yürütürken Berat Açıl, Nagihan Haliloğlu ve Şerif Eskin konuşmalarıyla sempozyuma katkıda bulundu.

Zeytinburnu Kültür Sanat, kültür tarihimizin önemli isimlerini anmaya devam ediyor. Devlet adamlığının yanı sıra hukukçuluğu, tarihçiliği ve ilim adamlığıyla da bilinen Ahmet Cevdet Paşa’nın çok yönlü karakteri Zeytinburnu Kültür Sanat’ta hatırlanıyor. İki gün sürecek sempozyumda ikinci oturum gerçekleşti. 24 Ekim Cuma gününün son tebliğlerini içeren oturum 16.45’te yapıldı. Ayşe Taşkent’in başkanlık ettiği oturumda Berat Açıl, Nagihan Haliloğlu, ve Şerif Eskin konuşmacı olarak yer aldı.

“Divançe, devlet adamlarının isteğiyle yazılmış bir eser değil.”

Berat Açıl, “Ahmet Cevdet Paşa’nın Divançe’sini Türk Edebiyatı Tarihinde Konumlandırmak: Kopuş mu Süreklilik mi?” adlı tebliğinde Divançe hakkındaki yorumunu aktardı:

“Ahmet Cevdet Paşa medreseden edindiği disiplinle o kadar iyi çalışıyor, zekâsının parlaklığını o kadar iyi aktarıyor ki o işe, iş bittiğinde alanın en iyi ürününü ortaya koyuyor. Mecelle, bunun en iyi örneği. Divançe için iddiam tam şu noktada düğümleniyor: Ahmet Cevdet Paşa, Divançe’yi herhangi bir devlet adamının, sadrazamın ya da padişahın isteğiyle yazılmış değil. Öyle olunca diğer eserlerindeki mükemmeliyet Divançe’sinde karşımıza çıkmıyor Bu yüzden bu eserin ortaya çıkma nedeni için görev bilinci mi, hâhiş mi, kendi isteği mi diye sorma ihtiyacı hissediyoruz.”

“Ahmet Cevdet Paşa’nın anlatıcı sesi, kızlarının romanlarında görülüyor.”

Nagihan Haliloğlu “Cevdet Paşa Tarihi’nden Kadın Tarihine: Fatma Aliye ve Emine Semiye” adlı bildirisinde Ahmet Cevdet Paşa’nın anlatıcı sesinin kızlarına nasıl aktarıldığına dair görüşlerini paylaştı.

 “Ahmet Cevdet Paşa, Tanzimat sonrası Osmanlı fikir hayatının merkezinde, hem tarih hem hukuk yazımında eğitici, yönlendirici ve ahlaki bir anlatıcı sesi kurmuştur. Merak ettiğim şey bu anlatıcı sesinin, bu entelektüel mirasın kızlarına nasıl aktarıldığı. Tam olarak kavramsallaştıramadığım ve kavramsallaştırmak istediğim şey de Fatma Aliye ve Emine Semiye’nin romanlarında bir çeşit tarih yazıcılığı yapmaları.”

“Ahmet Cevdet Paşa, yeni bir modern nesir dilinin kurucularından biri.”

Şerif Eskin “Muktezâ-yı Hâle Mutabık Kelâm: Bir XIX. Asır Muharriri Olarak Ahmet Cevdet Paşa” adlı sunumunda Ahmet Cevdet’in edebiyatçı kimliğini ele aldı:

 “Ahmet Cevdet Paşa, nesir dilinin oluşumu ve Türkçenin yeni bir modern nesir dili olarak örgütlenmesi noktasında çok katkı yaptığını düşünüyorum. Mehmet Savan hocanın Tanzimat’la birlikte değişen sentaks ile ilgili tespitlerini buraya ekleyebiliriz. Yapılmak istenen şey aslında Ahmet Cevdet Paşa’nın önceden uygulamaya koyduğu şeydi. Klasik Osmanlı nesrinin kanonik metinlerinde söylenenlerden ve hayal edilenlerden çok farklı değil. Hatta onlar bunu hayal etmeden önce Ahmet Cevdet Paşa, bu dili yavaş yavaş ortaya koyan kalemlerden biri.”

Gallery ImageGallery ImageGallery ImageGallery Image