Ömer Tuğrul İnançer’in konuşmacı olduğu “Tasavvuf Sohbetleri” söyleşisi Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşti.
Ömer Tuğrul İnançer, 22 Ocak Cuma akşamı Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’ndeydi. İnançer, “Tasavvuf Sohbetleri” söyleşisinde Aralık ayında ele aldığı Mevlid-i Şerif şerhini sürdürdü.
Ömer Tuğrul İnançer, ‘tahliye-i kalb’, ‘tasfiye-i nefs’ gibi konulara eğildiği konuşmasında, tahliye-i kalb eyleyen kişilerin, kalbini dünyevi olandan arındırıp Allah’a yönelttiğini dile getirdi. İnançer, bu kişilerden şu şekilde bahsetti:
“Gönül gözleri daima muhabbetle bakar. Her işlerinde muhakkak Rabbi Mutlak ve ‘O’nun habibinin rızasını ve muhabbetini gözlerler. Dolayısıyla tevhidin hakikatinin neşesi onlarda vardır.”
Konuşmasının devamında Nefsin kademelerine değinen Ömer Tuğrul İnançer, her insanın kızabileceğini, sinirlenebileceğini belirtti. “Hazreti Peygamber bile kızdığı zaman iki kaşının arasında damarı gözükürdü” diyen İnançer, kızmamanın, sinirlenmemenin riyakârlık göstergesi olduğunu ifade etti ve sözlerine şunları ekledi:
“Önemli olan, nefsin için kızmamaktır. Nefsin için kızmamayı öğrendiysen bravo. İşte o zaman sana madalya takmak lazım.”
Tabii olmanın önemini de vurgulayan İnançer, “Tabii olmak, riyakâr olmaktan her zaman üstündür,” dedi. Terbiyenin bile riyakârı olamayacağını sözlerine eklerken, Hazreti Mevlana’ya atıfta bulunarak şunları söyledi:
“Terbiyenin riyakârı bile bir yerde sırıtır. Ya göründüğümüz gibi olmalıyız, ya da olduğumuz gibi görünmeliyiz.”
Ömer Tuğrul İnançer, ‘insan’ olmanın ve ‘kul’ olmanın önemine de vurgu yaptığı konuşmasında, “İnsan bir anne babadan doğmakla insan olunmaz. İradeyle, doğru fiiller işleyerek insan olunur,” dedi ve sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Allah’ın mahlûkuyla, Allah’ın kulu arasında fark vardır.
Ömer Tuğrul İnançer’in konuşmacı olduğu “Tasavvuf Sohbetleri” söyleşinin bir sonraki programı 12 Şubat Cuma akşamı saat 19.00’da gerçekleşecek.